Demokrasi ve Politika

Demokrasi oy sandığı, politika da devlet iktidarını ele geçirme mücadelesi değildir.

Politika, özünde bir toplumdaki farklı dünyaların ortak sahnelerde karşılaşmasıdır.

Demokrasi de, bu farklı dünyaların karşılaşmasını ortak sahnelerde sağlayan eşitlikçi ve özgürlükçü temeldir.

Bir toplumda sosyolojik olarak her zaman, herkesin nerede, nasıl, hangi konumda, ne tür bir söylemle ve ne tarzda bir yaşamla var olması gerektiğini belirleyen ve egemenliği doğrudan hissedilen hiyerarşik bir sosyal ilişkiler düzeni vardır.

Politika ise, demokrasinin eşitlik ve özgürlük prensipleriyle bu her türlü hiyerarşik-sosyolojik iktidar ilişkilerini, ortak-özgür alanlarda ve ortak-insanlık paydasında evrensel kolektif öznelliklere ve ortak kadere dönüştürebilme karşılaşmasıdır.

Bu özelliğiyle…

Demokrasi; ne bir biçimsel yanılsamadır, ne oy sayımına dayalı bir çoğunluk diktatörlüğüdür, ne de Tocqueville’in nitelediği gibi bir yaşam kültürüdür.

Demokrasi, tüm “çapulcuların”, yani sadece herhangi bir insan, herhangi bir yurttaş olarak, tüm apoletsizlerin ve paysızların; zenginlik, mevki, uzman-bilgi ve iktidar olma konumundan kaynaklanan her türlü sosyal ayrıcalık ve egemenlik ilişkilerini eşitlik ve özgürlük temelinde kırabilme hakkıdır.

Demokrasi; her türlü hiyerarşik-sosyolojik yapılanmalardan özgürleştirici kolektif politik öznellikler yaratılabilme eşitliğidir.

Demokrasi, hiçbir şey olmayanların, aynı anda “Biz her şeyiz! Şehrimizin, ülkemizin, insanlığın ortak kederi üzerine söz söyleriz.” diyebilme olanağına sahip olduğu eşitlikçi-özgürlükçü politikanın kendisidir.

Bu çerçevede…

Politika; iktidar mücadelesi ve devlet yönetimi değil; hissedilen, duyumsanan hiyerarşik sosyal yaşamı ve ortak kamusal alanları eşitlik ve özgürlük prensipleriyle yeniden yapılandırmaktır.

Politika; Gezi Parkı Demokrasisi’nde olduğu gibi, özgür-ortak alanlarda insanların duyumsama, algılama, tasarımlama, düşünme ve var olma biçimlerinde ihtilal yaratabilmektir, kader birlikleri oluşturabilmektir.

Politika; hiyerarşik yapılara, eşitlik prensibini doğrudan uygulayan özgürleştirici eylem ile doğum ve kaderin belirlediği çizginin dışına çıkan ve hiçbir verili lokal kimliğe indirgenemeyen evrensel kolektif öznellikler oluşturabilmektir.

Politika, her türlü lokal kimliğin ve sosyolojik konumun ötesinde, her insan için özgürleştirici kolektif deneyimi olanaklı kılan, yani tüm “çapulcuların”, apoletsizlerin ve anonim vücutların ortak gücünü kamusal alanda var eden eşitlikçi özneleşmenin kendisidir.

08 Haziran 2013