American Beauty ve Özgürleşen Özneler

American Beauty, Kant felsefesinin mizansenini gerçekleştiren bir film.

Kant, Yargı Gücünün Eleştirisi’nde, estetik deneyimin bir bilme süreci olmadığını, estetik algı sırasında bilme kapasiteleri olan kavram koyan aklın ve akla veri aktaran duyarlılığın kendi başlarına, amaçsız ve özgürce faaliyet gösterdiğini belirtir.

American Beauty (Sam Mendes, 2000)
American Beauty (Sam Mendes, 2000)

American Beauty filmindeki torba sahnesi, Riky’nin filmin kurgusal evrenindeki sahneleme hazırlığı ve doğrudan anlatımıyla seyirciyi ve kız arkadaşı Gene’i, Kant’ın bu kavramsal formülasyonunu sinematografik bir deneyim olarak yaşamaya davet eder.

Bir naylon torba, rüzgârın hafif esintileriyle uçuşan yapraklarla birlikte, dokunaklı bir müzik eşliğinde bir görsel ritim kazanarak dans etmeye başlar. Riky, şiirsel ifadelerle bu rüzgârda amaçsızca salınarak havada gezinen eski torbada aynı anda geçiciliği ve sonsuzluğu hissettiğini Jane’e anlatırken. Belli bir ahenk ile havada salınan torba, kendi var oluş nedeni olan yararlılık işlevinden arınmış olarak duyumlarla algılanan ve estetik haz yaratan bir biçimsel görünüş güzelliğine dönüşür.

American Beauty (Sam Mendes, 2000)
American Beauty (Sam Mendes, 2000)

Bu estetik deneyim sürecinde, insani kapasiteler belli bir amaçlılık ve hiyerarşi içinde çalışmak yerine, özgür ve eşit bir şekilde devindiğinden, Jane ve Riky tüm mantıksal bilme süreçlerinin, ön yargıların ve sosyal-olgusal statülerin dışında, bu havada kendince figürler çizerek dans eden biçimsel güzelliğe bakarken, kendi aralarında saf bir duyarlılıkla yürek yüreğe gerçek bir karşılaşma yaşarlar ve o sıra dışı anda, birden birbirlerine aşık olduklarını hissederler.

Aynı zamanda…

Film, bu estetik deneyimi ve yararlılık amaçları dışında özgürleşmiş bir duyumsama sürecini, bu sahnede aynı zamanda filmi izleyen seyirciye de önerir.

Yani…

Riky’nin filme aldığı bu rüzgârda uçuşan beyaz torbayı Jane’e gösterdiği an, aynı zamanda seyircinin de Jane gibi, onunla aynı konumda oturarak Riky’nın anlatışını ve torbanın havada dans edişini kesintisiz olarak, zaman-mekân ve dramatik süreklilik içinde naklen yaşayıp hissedeceği şekilde sahneler.

American Beauty (Sam Mendes, 2000)
American Beauty (Sam Mendes, 2000)

Film, iki genç insanın, günlük kaygıların ve sosyal konumlanışın dışında, estetik algının özgürlüğünde, radikal bir duyusal karşılaşma yaşama deneyimini aynı anda seyirciye de sunar.

Bir tür bitkisel hayat içinde olan Lester’ın genç ve güzel Angela ile karşılaşmasındaki yaşadığı öznel ihtilal gibi, yani Lester’ın güzel Angela’nın tetiklediği imgelem kapasitesini özgürce kullanarak, eşi Carolin’nın rasyonel despotluğuna başkaldırması gibi, film seyirciye şunu önerir:

Bir güzellikle karşılaştığında, bu estetik deneyim, objeye yönelik bir sahiplenme yerine, öznenin kendisinde öznel bir özgürleşme surecini tetiklemelidir…

Bu çerçevede…

American Beauty; bir estetik deneyim olarak, her seyirci için, tek tek, kurgusal evrende Lester, Riky, Jane’in yaptığı gibi, geçiciliğin içinde sonsuzluğun algılanabildiği bir estetik (duyusal) karşılaşmayla özgürleşmeye ve yaşamda kendi öznel ihtilallerini yapmaya bir sinemasal davettir…

Metin Gönen

8 Aralık 2010

(Not: American Beauty filmi yukarıdaki yazının programı ve fikirsel perspektifi çerçevesinde Fransa’daki derslerde, Paradoks Film Akademi Sine-Felsefe Seminerlerinde ve Paradoks  Senaryo Atölyesinde bir çok kez farklı açılardan detaylı bir şekilde incelenmiştir. Yapılan çalışmalar daha sonra yayınlanacaktır.)

American Beauty (Sam Mendes, 2000)
American Beauty (Sam Mendes, 2000)