Matrix ve Mücadeleci Özneler
Matrix filmindeki Neo karakteri gibi, bir yönüyle hepimiz günlük yaşam içinde anonim bireyleriz.
Herkes gibi kişisel kaygılarımız, günlük bireysel yaşamımızı sürdürme çabalarımız, kendimiz ve yakınlarımız için gelecek beklentilerimiz var.
Varoluşun günlük ve “doğal” gerçekliği bu…
Ama aynı zamanda…
Filmindeki Neo karakteri gibi, hepimiz, herhangi bir olay, herhangi bir işaret ya da herhangi bir sesleniş karşısında derinden etkilendiğimizde, belli bir kolektif amaç için “seçilmiş” bir birey olma kapasitesine sahip varlıklarız.
Çünkü…
Matrix‘teki temel karakter Neo’nun yaşadığı öznel süreçte gördüğümüz gibi, önemli olan; insanın herhangi bir dış nedenden, sahip olunan sosyal statüden, omuzlardaki apoletlerden, üzerine oturulan koltuklardan, kapılan köşelerden dolayı, insanlık adına belli bir kolektif görev için “seçilmiş” birisi olduğunu iddia etmesi değildir.
Önemli olan…
Tanrıların zar atması gibi, bu rastlantısal “seçilmişlik vahisini” duyduktan, hissettikten sonra başlayan içsel-öznel süreçte kararlı olmak, bu öznel angajmanı tüm nesnel-duygusal-rasyonel engellere rağmen inatla sürdürebilmektir.
Zira…
Filmdeki farklı sosyal konumlarda ve etnik yapılarda olan tüm diğer karakterlerin gösterdiği gibi, herkese hitap eden adalet, vicdani özgürlük gibi evrensel seslenişler karşısında, herhangi bir insan, herhangi bir başka insanla sosyal, ekonomik etnik, ulusal fark olmaksızın tamamen eşittir.
Descartes, bu durumdaki eşitliği yeryüzündeki insanların kendi arasında olmaktan öte, göklerdeki Tanrılarla insanlar arasına dek yükseltir.
Çünkü…
Hepimiz, kim olursak olalım, yaşamımızın herhangi bir anında, adalet, eşitlik, özgürlük, barış gibi tüm insanlığa yönelik evrensel seslenişler karşısında, bir insan olarak belli bir durumun öznesi haline gelme kararı verme ve bu öznel angajmana her şeye rağmen sadık kalarak davranma kapasitesine sahip varlıklarız.
Bu konuda Tanrılarla eşitiz.
Matrix filmi işte özünde insanın bu varoluşsal paradoksunu işlemektedir.
Sorduğu temel soru şudur?
İnsan duyarlılığını ve aklını köleleştiren becerikli-militarist makinelere boyun eğen enerji bataryaları olarak mı yaşayacağız?
Yoksa günlük beklentilerin ötesinde, bir an da olsa, tüm insanlık adına adale, vicdan, eşitlik, özgürlük, diye haykırıp başkaldırarak, her insanın kapasitesinde olan, o Tanrılara özgü öznel ölümsüzlüğe mi ulaşacağız?
Matrix‘in yanıtı:
Seçim hepimizin, özgür yurttaşların, der.
Yani…
Tüm yeryüzü bireylerinin…
Bu güzel ve çılgın topraklar dahil…
Bütün insanlığın.
Metin Gönen
03 Kasım 2011
(Not: Matrix filmi yukarıdaki yazının programı ve fikirsel perspektifi çerçevesinde Fransa’daki derslerde ve Paradoks Film Akademi’nin Sine-Felsefe Seminerlerinde bir çok kez farklı açılardan geniş ve detaylı bir şekilde çalışılmıştır. Sine-Felsefe Atölyesinde yapılan çalışmalar yayınlanacaktır.)