Billy Elliot ve Dans Eden Çocuklar
Bir yönüyle, Billy Elliot filmindeki küçük Billy’nin madenci ailesi gibi, hepimiz hiç bir umudun kalmadığı bir durum içinde bulunabiliriz.
Kömür madenleri kapanmakta, madenciler işlerini kaybetmekte, aileler yoksullaşmakta olabilirler.
Çünkü…
Demir Leydi ve patronlar, İngiltere’de kömür üretimi ve maden işletmeciliği artık kârlı değil; iş gücünün daha ucuz, sömürünün daha vahşice olduğu ülkelerde bu sektör daha cazip, diyerek madenleri kapatma kararı alabilirler.
Kapitalizmin bu doymak bilmez yüksek kâr hırsı karşısında, madenciler işlerini ve alın terlerine dayalı mütevazı yaşamlarını kurtarmak için süresiz ve belirsiz bir greve gidebilirler. Nesiller boyunca kendisi karanlık, etkisi ise aydınlık olan kömürün paradoksal dünyasında yaşamış bir bölgenin tüm madenci aileleriyle birlikte, emeğe dayalı bir yaşam biçimi topyekûn ölmekte olabilir.
Yani…
Yaşam; madenciler ve aileleri için çaresiz, umutsuz, derin bir karanlıktan ibaret olabilir…
Ama…
İçinde bulunduğumuz durum ne olursa olsun…
Aynı zamanda…
Bir madenci ailesinin çocuğu olan küçük Billy gibi, hepimizin içinde saf bir potansiyel güç olarak uyuyan mucizevi bir “çocukluk” vardır.
Çünkü…
Nietzsche’nin kaderciliği cesaretle silkeleyip atan aslan kükreyişinin başkaldırısıyla ortaya çıktığını söylediği bir saf enerji anlamındaki bu “çocuk oluş” gücü, hepimizin içinde evrensel bir insani kapasite olarak bulunmaktadır.
Emerson’un tüm insanlığın birleştirici ortak-paydası olarak nitelediği her türlü nedensellik ve amaçlılık dışında var olan saf kozmik bir güç gibi…
Ve…
Bu kozmik “çocuk oluş” gücü…
Bir gün, herhangi bir durumda, herhangi bir anda, bir tetikleyici olayla uyanmayı ve sadece bir et yığını olarak yaşamda kalma savaşına indirgenen ilkesiz-ruhsuz-fikirsiz bir varoluşun derin karanlığını parçalayıp atmayı bekler her insanda.
Spinoza’nın her türlü dışsal nedensellik ve hayali amaçlılık dışında, var oluşun, salt var olmanın sevinciyle kendi kendisiyle barışık, sonsuz ve sınırsız bir devinme gücü olarak tanımladığı conatus’u gibi…
Küçük Billy, dans seçmelerine girdiği prestijli okulun korku salan jürisi önünde, bu özgün gücü kendince şöyle tarif eder:
Dans ettiğim zaman, saf bir elektrik enerjisiyim sadece. Dans ettiğimde sadece durmaksızın uçan bir kuş gibiyim. İşte o zaman, etrafımda her şey top yekün değişiyor.
Evet…
Olgusal ve sosyolojik olarak Billy’nin içinde bulundugu yaşam, ağır bir melankolinin, kapitalizmin ahlaksız kâr hırsının ve iktidar-semaye-hukuk ittifakının baskı gücü olan polisin işgali altındadır.
Evet…
Billy, 12 yaşında öksüz bir çocuktur. Annesi onu küçük yaşta bu zor durumda tek başına bırakıp erkenden bu adaletsiz yaşamdan göçüp gitmiştir.
Evet…
Maden ve kasaba, kapitalizmin azgın sömürüsü ve Demir Leydi’nin polisinin işgali altındadır.
Ve…
Maden kasabası ve madenciler, aileleriyle birlikte topyekün tükenişe edildikleri bir süreçte, derin bir melankoliye gömülmüştürler.
Evet…
Billy’nin babası, ağabeyi süresiz, belirsiz bir grevdedirler ve tüm aile yoksulluk ve umutsuzluk içindedir.
Evet…
Durum; Billy’nin babasının, Noel gecesinde ısınmak için Billy’nin annesinden kalan en değerli şey olan piyanoyu kırıp yakacak ve bunu yapmak zorunda kaldığı için de oturup bu derin çaresizliğe ağlayacak kadar umutsuzdur.
Evet…
Billy’nin Anneannesi hafızasını kaybetmiş, saf bir özgürlük misali bir çocuk umursamazlığıyla bu çileli yaşamdan kendini radikal bir biçimde soyutlamıştır. Serbest moleküller gibi yaşamda amaçsızca devinmektedir. Billy’nin şefkatli ve sorumlu ilgisiyle ancak ihtiyaçlarını karşılayabilmektedir.
Yani…
Yaşam; madenciler ve aileleri için çaresiz, umutsuz, derin bir melankoliden ibarettir…
Oysa…
Aynı zamanda…
Billy, Nietzsche’nin ifade ettiği anlamda bir “çocuk oluş” gücüdür.
Emerson’un nitelediği “kozmik enerji”dir.
Spinoza’nın “connatus’udur.
Çaresizliğe mahkûm edilmiş bir maden bölgesinin ve işsiz kalmış yoksul madencilerin melankolisini bu “çocuk oluşun”, bu “kozmik enerji”nin, bu conatus’un devindirici gücüyle yırtıp atar.
Billy, içinde bulunduğu durum ne olursa olsun, tepeden tırnağa nedensiz-amaçsız saf bir güç ve tükenmez bir çocukluk enerji olarak dans eder…
Billy öfkelenir, ama dans eder.
Üzülür, ama dans eder.
Sevinir ve dans eder.
Maddesiz, saf bir elektirik enerjisi gibi…
Sokaklar polis işgali altındadır. Billy’nin içi daralır; ama o, dans eder.
Babası, ağabeyi dans etmesine karşı çıkarlar; Billy sinirlenir ve dans eder.
Annesi artık yaşamda değildir; hüzünlenir, ama dans eder…
Kömür madenleri artık karlı değildir, kapanmaktadır. Madenciler, artık işsiz, yoksul ve mutsuzdur.
Ama o, inadına sokaklarda esen aykırı bir rüzgar gibi dans eder…
Işıl ışıl yanıp, aydınlatan, kabına sığamayan saf bir elektrik enerjisi gibi zıplayıp durur üzgün evlerin damlarında.
Dans ettikçe kanatlanıp uçabilen bir kuş misali…
Nedensiz ve amaçsız, sadece kendi kendisiyle barışık bir varoluşun sevinciyle uçan bir kuş gibi.
İşte o zaman…
Kendisiyle birlikte etrafındaki her şey değişir…
Zira…
Billy, dans ettiği zaman çıkışsızlık ve umutsuzluk içinde tıkanmış olan ailevi ve sosyal ortamdan özgürleşerek her türlü çaresizliğin üzerine çıkan aşkın bir jest, etkin bir eylem haline gelmektedir.
Filmin sonunda grev bitecek, işçiler madene geri dönecektir. Ama herkes bilmektedir ki, madenler bu aç gözlü kapitalizm için İngiltere’de artık yeterince karlı olmadığından kapanacaktır.
Bu nedenle…
Başları önünde, üzgün gözlerle işbaşı yapan işçileri yerin altına, kapitalizmin karanlık sömürü hırsına taşıyan asansör, demirden bir tabut gibidir. Asansör, kadrajın altına yavaş yavaş inerek kaybolurken; maden işçileri de, artık Demir Leydi ve patronlar için karlı olmayan bu kadim mezara ebediyen gömülür.
Oysa…
Billy, maddesiz, saf elektrik enerjisi halindeki bu 12 yaşındaki çocuk vücudu, hala sevinçle uçan bir kuş gibi dans etmektedir. Bu umutsuz, bu karanlık atmosferi enerjik, mutlu çılgınlığıyla yırtıp atmaktadır.
Yani…
Billy, madenci babasının, ağabeyinin ve tüm mahallesinin kasvetli durumunu bir çocuk vücudunun enerjisiyle dönüştürür. Onları grev dışında da başka bir kolektif mücadele için dayanışma içinde bir araya gelmesini sağlar. Maden işçilerini basit bir kâr aracı gibi mezara gömen kapitalizme inat, onların kendi insanlıklarını yeniden hatırlamalarına yol açar. Billy, bu enerjisi ve inadıyla, kapitalizmin sınırsız kar hırsı üzerine kurulmuş ruhsuz yaşamlardan oluşan sömürü rasyonalitesini; iktidar-sermaye-polis ittifakı işgalinin fikirsiz et yığınlarından ve vicdansız kalkanlardan oluşan barikatını bir iç displinle parçalayıp aşma olasılığının somut örneği olur. Her şeye rağmen, çileli ve acılı bir madenci ailesinin, sadece insan olmanın değeri ve gücüyle dünyada var olmasının mutluluğunu yaşatır.
Zira filmin kurguladığı, bu her şeye rağmen dans etmeye inatla devam eden çocuk karakterinin fikri şudur:
Dans eden çocuklar, hepimizin içindeki saf ve maddesiz enerjilerdir.
Yaşam, umutsuz ve çıkışsız bir hal alabilir. Derin bir karanlığın içine gömülebiliriz.
Ama…
Aynı zamanda…
İçimizde kütlesiz bir enerji gibi “dans eden çocukluk”, aşkın bir öznel jestle kendi kendimizin üzerine çıkma, kendi kendimizi aşma kapasitesi olarak harekete geçebilir…
Çünkü…
Eylem; her zaman yeni olasılıklar, yeni fikirler, yeni yaşamlar ve yeni umutlar yaratır.
Bu nedenle…
Sorun; ne sınıfsal-etnik mağduriyet nedenlerine güdümlü, ne de herhangi bir sosyal başarı amacına indeksli olarak davranmaktır…
Sorun ilkesel olarak; öncelikle ve temelde sadece kendi kendine sadık kalarak, korkusuzca, kararlılıkla kendi varoluşunun fikri, gücü ve sevinciyle inadına devinebilmektir.
Bu da demektir ki:
Özgür eylem; zorunlukları içselleştirip mağduruyeti yaşam tarzı yapmak yerine, olasılıkları etkin bir biçimde yeniden düzenler….
Çünkü…
Sınıfsal ve sosyal olarak, umutsuz ve çıkışsız durumların ağırlığı içinde, bu “conatus’un, bu sadece kendine sadık bir “çocuk oluş”un özgürleştirici öznel gücüyle inadına eyleyip-devinmenin içkin etkisi, bir kurmaca filmin yaşamımızı zenginleştirici duyumsanan etkisi gibi sonsuz ve sınırsız bir hakikattır…