Soma’yı ve Ölümü Düşünmek

Bir yanda sermaye, iktidar, güvenlik ittifakının sorumlusu olduğu haksız ölümleri bir kadere dönüştüren “güce tapma teolojisi”var.

Diğer yanda, bu “kutsal ittifak”tan ölümlerin hesabını soranlara “ölü seviciler” yaftasını yapıştıran güdümlü “medya komedisi” var…

Bir yanda sermaye ve iktidar adına propaganda yapan, “ölüm karşısında isyan edilmez, susulur dua edilir” diyen “biat teolojisi” var.

Diğer yanda melankolik bir “sağduyu” adına “ölüm sözün bittiği yerdir, susulur oturulur” diyerek, itidal çağrıları yapan “negatif teoloji” var…

Hepsinin ortak paydası şu: Susturmak.

Sus ve kaderine razı ol.

“Kutsal ittifak”ın ve her türlü aşkın (transcendent) gücün gönüllü kulu ol!

Oysa…

Felsefenin her ölümlüye yeryüzündeki ikamet süresi boyunca hatırlattığı temel fikir şudur:

İnsan, kendine içkin (immanent) bir yasa koyabilme gücüdür.

Koşullar ne olursa olsun, her insanın, içinde bulunduğu durumun öznesi olmak adına, düşünmesi, sorgulaması, seçim yapıp, karar vererek düşünceli davranması, yani özgürce bir eylemi gerçekleştirebilmesi en temel yapabilme gücüdür.

Buna ölüm de dâhildir.

Ölüm; insan için düşünülebilir, sorgulanabilir, tartışılabilir ve isyan edilebilir bir olgudur.

Ölüm, yaşamın ve bir canlı varlık olarak insan olmanın içkin bir bileşenidir.

Yani…

Yaşam gibi, ölümün de, çaresizlik ve melankoli içinde susulup kadere ya da aşkın bir güce biat edilecek tarzda bırakılacak hiçbir kutsal tarafı yoktur.

Ne yaşam, ne de ölüm kendine içkin olarak mutlak bir değere  ya da bir kutsallığa sahiptir.

Yaşama ve ölüme verilen değer, insan öznesinin ona biçtiği görece anlamdır.

Ne yaşamın karşısında ölümü, ne de ölümün karşısında yaşamı mutlaklaştırmanın ya da kutsallaştırmanın kendine içkin bir anlamı ve değeri vardır.

Bu nedenle…

Ölüm karşısında, hele haksız ölümler ve katliamlar karşısında “kader” diyerek susmak, susturmak, düşünceyi, sorgulamayı, tartışmayı, başkaldırıyı beyhude bulmak ya da engellemek her şeyden önce insani bir davranış değildir.

Adil bir tutum hiç değildir.

Bu durumda, demokratik bir tutumdan ise hiç söz edilemez…

Hangi iktidar, hangi teoloji ya da hangi metafizik adına olursa olsun, ölüm karşısında sözü gasp etmek, düşünceyi iğdiş etmek, davranışı felç etmek, sorgulamayı ve isyanı frenlemek her şeyden önce asıl özgür bir insan olmanın, yani bir özne oluşun kendisinin ölümüdür.

İnsanın ölüm karşısında susması ve herhangi bir aşkın değere biat etmesi, yeryüzünde özgür bir insan olarak yaşamaktan ve başına gelen olayları düşünerek, sorgulayarak, tartışarak düşünceli ve ilkeli davranışlar belirleme kapasitelerinden vazgeçmesidir.

Yani…

İnsanın, ölümlü bir canlı olarak, yaşama içkin bir yapabilme gücü olarak, insanca yaşamaktan vazgeçmesidir.

Sadece acı ve ihtiyaç belirten herhangi bir canlı varlık olarak yaşamda mağduriyet ve kulluk içinde güdülmeyi seçmesi demektir.

Bu nedenle…

Her şeye rağmen…

İnadına…

Sadece herhangi bir insan olmanın içkin yapabilme gücüne sadık kalarak Soma’yı ve ölümü düşünebilmek gereklidir…

Yeryüzünün tüm madencileriyle dayanışma içinde madenleri, ölümü, haksız ölümleri özgür bir insan olarak düşünmek, sorgulamak, tartışmak her hangi bir insan olmanın kapasitesi dâhilinde düşünceli ve ilkeli bir eylemin hakikatini araştırmak, yaşamın içkin bir yapabilme gücüdür..

Bu çerçevede…

Daha önce Gezi Ruhu ile Filozoflar Park Meclislerinde şiarı ile parklarda yaptığımız SineFelsefe atölyeleri gibi filmlerle birlikte düşüneceğiz…

Soma ve yeryüzünün tüm madencileriyle dayanışma duygusu içinde…

Maruz kalınan tüm adaletsizlikler karşısında,

Aktif bir yas tutma çalışması içinde,

Bir düşünme, sorgulama ve hakikat arayışı olarak,

Sadece kendine içkin yapabilme gücüne sadık herhangi insanlar olarak…

Dünya sinema tarihinden madencilerin yaşamlarını, ölümlerini, sevinçlerini, acılarını, aşklarını, dayanışmalarını ve adalet arayışlarını ekrana taşıyan filmlerle birlikte düşüneceğiz.

Bir yaşam eylemi, bir sinematografik sorgulama ve bir felsefi başkaldırı olarak…

Yazar: Metin Gönen

Paradoks Dergi & Paradoks Akademi

Yer: Don Kişot Sosyal Merkesi – Yeldeğirmeni, Kadıköy

Tarih: 21.06.2014

Saat: 15:00 – 19:00

Not: Etkinlik herkese açıktır…