Return to Dust, Topraktan Toprağa… 2

İnsandan İnsana… İnsandan, Doğaya, Hayvana…

Cao Guiying (Hai Qing), bu hem epik hem de trajik hikâyenin kadın kahramanıdır. Guiying’in çocukluğu; şiddet, açlık, sevgisizlik, dışlanmışlık ve değersizlik içinde bir kenara itilerek geçmiştir. Guiying, ailesinden gördüğü fiziksel ve psikolojik şiddet nedeniyle sadece ruhu yaralı bir çocukluk yaşamamıştır. Guiying’in, gördüğü bu sistemli şiddet sonucu, aynı zamanda sol eli de iş görmekte zorlanacak şekilde sakat kalmıştır. Üstelik bu sistemli şiddet nedeniyle, Guiying’in tüm vücudu, yürümekte dahi zorluk çekilen bir titreme ve dengesizlik hastalığıyla sarsılmaktadır. Guiying, artık çocukluk mağduriyetlerinin izini sırtında taşıyan yetişkin bir kadındır. Ama Guiying, yaşama küsmüş bir kadın olarak; güçsüz, dilsiz (çok az konuşan), çekingen, marjinal bir varoluşa sahip görünmektedir. Bu nedenle ailesi tarafından hiçbir işe yaramadığı düşünülmektedir. Sonunda ailesi onu evlendirip, kendisinden kurtulmak istemektedir.

Ma Youtie (Wu Renlin), bu masalın erkek kahramanıdır. Ma’nın da, Guiying’inkine benzer şekilde, ailesi tarafından hor görülen, dışlanan, önemsenmeyen, sevgisiz, ilgisiz bir çocukluğu olmuştur. Ma, ailenin en küçük çocuğudur, ama otuzlu yaşlara gelmesine rağmen evlenmemiş, Çin’in geleneklerine göre evde kalmıştır. Kendi içine kapanık, pek konuşmayan, sadece günlük köy işleriyle kendi başına uğraşan marjinal bir yaşam sürmektedir. Onun ilgi duyduğu sadece doğadır, toprak anadır; sevdiği, şefkat gösterdiği başta eşeği ve evinin saçaklarına yuva yapan kırlangıçlar olmak üzere çevresindeki hayvanlardır. Ailesi bu tutumundan dolayı onu zihinsel geriliğe sahip diye yaftalayarak, ondan bir an önce kurtulmak istemektedir.

İşte filmin senaryosu, aileleri tarafından başlarından def edilmek için, görücü usulüyle evlendirilecek olan bu iki dışlanmış insanın birlikte verecekleri yeni bir yaşam kurma mücadelesinin hikâyesi olacaktır.

Ancak yeni evlilerin, köyde ne evleri ne de tarlaları vardır. Bu iki dışlanmış ve yoksul insan, şehirlere göç nedeniyle köyde boşalmış, artık oturulmayan bir eve yerleşeceklerdir. Kooperatiften kiraladıkları bir tarlayı birlikte ekip biçerek, kendi evlerini yaparak, kümes hayvanları yetiştirerek yeni bir yaşamın kuruluşunu gerçekleştirmeye çalışacaklardır. Bu bağlamda, film, Guiying ve Ma’nın evlilikle birlikte gerçekleştirdikleri bu günlük ortak çalışmalar sürecinde birbirlerini tanımalarının, birbirlerine alışmalarının ve sevmelerinin hikâyesini anlatacaktır. Bu yalın yeniden-kuruluş hikâyesi, bu duru ve dokunaklı aşk masalı; aslında, Guiying ve Ma’nın birbirlerini tanıyıp sevdikçe kendilerinin de öznel bir dönüşümle travmatik geçmişlerinden özgürleşmelerinin süreci olacaktır. Guiying ve Ma, bu özveriyle gerçekleştirilen günlük ortak çabalar içeresinde, birbirlerine karşı özenli, ilgili, değer veren davranışlarıyla aslında kendi kırılganlıklarını güce dönüştüren mücadeleci bireyler olarak kendilerini yeniden yapılandıracaklardır. Birbirlerine karşı gösterdikleri sevgi, güven ve fedakârlık jestlerinin saflığında iki kişilik bir yaşamı inşa ederlerken, aynı zamanda, kendi insani potansiyellerini keşfedeceklerdir. İki kişilik bir dünya deneyimiyle dayanışma içeresinde günlük işlere girişirlerken, aynı zamanda, kendilerini de birer birey olarak iyileştirmelerinin sessiz serüvenini yaşayacaklardır. Bu süreçte birbirlerine sarsılmaz bir güvenle bağlanırlarken, birbirlerine karşı en itinalı, en saygılı tutum içinde davranırlarken; aynı zamanda, kendi özgüvenlerini ve kendi öz saygılarını kazanacaklardır. Birbirlerini en yalın, en içten duygularla severlerken, aynı zamanda, kendilerini de sevmelerini öğrenecekler ve artık birçok işe yaradıklarının görerek, geçmişin mağduriyetinden özgürleşeceklerdir. Böylece mutluklarını bizzat kendileri, kendi emek-yoğun çabaları, sadece kendi özgüçleri ve kendi insani zenginlikleriyle elbirliğiyle yaratacaklardır.

Öyle ki, Ma ve Guiying’in kendi özgüçleriyle kurdukları bu örnek alınası ortak yaşam deneyimi, sadece kendilerinin geçmişin mağduriyetinden özgürleşmelerini sağlamakla kalmayacaktır. Bu örnek birliktelik, aynı zamanda, kendi ailelerinin, kendi köylülerinin baştaki dışlayıcı ve dalgacı tutumlarını da değiştirerek, hak edilmiş bir saygıya dönüştürecektir. Bu sıra dışı mutlu birliktelik, sonuçta kendi aileleri ve köylüleri tarafından da içten içe örnek alınması istenilen; ama onlar tarafından gerçekleştirilmesi kolay olmadığından, hasetlik duyulan bir ortak yaşam idealine de dönüşecektir.

Bu bağlamda, film; bu iki mağdur ve yoksul insanın kendi emek-yoğun çabaları ve birbirlerine duydukları derin sevgi ve saygıyla iki kişilik ortak bir yaşamı fedakârca kurma serüvenini anlatan dokunaklı bir aşk masalı değildir sadece. Film, yoksunluktan ve mağduriyetten özgürleşmenin nasıl olması gerektiği fikrini de işleyen, farklı bir insan uygarlığı deneyiminin trajik bir öyküsüdür aynı zamanda.

Film, bu çerçevede, görücü usulüyle evlilik için iki ailenin bir iç-mekânda bir araya geldikleri ve anlaşmaya vardıkları yemek sekansıyla başlar. Ancak bu yemek sahnesinden önce, filmin ilk açılışı oldukça sıra dışıdır. Jeneriğin üzerinde aktığı bu ilk açılış planı, kırmızıya çalan topraktan bir duvarın ortasındaki küçük bir penceredir. Bu ilk sahnenin özelliği; kamera açısının ve kadrajın oluşturduğu planın kompozisyonunun kadraj içinde çerçeve estetiğiyle yapılmasıdır. Bu plan kompozisyonu, aslında bu masalın kahramanlarının, hem toplumsal, hem de geleneksel-ailevi olarak çok katmanlı bir kuşatılmışlık (çerçeve) içinde olduğu sine-fikrini ifade eden bir başlangıçtır.

Duvarın öte tarafından, yani ahırın içinden dışarıya hayvanların dışkıları atılarak temizlik yapılmaktadır. Bu çalışmayı yapanın masal kahramanımız Ma olduğunu bu küçük pencerenin ardından fark ederiz. Aynı zamanda, bu planın sonunda, pencereden bir başka masal kahramanımız olan bir eşeğin başının dışarı çıktığı görülür. Tabii bu eşeğin pencereden ortaya çıkışı, anlık bir alegori değildir. Pencereden başı görünen eşek, bu masalda önemli bir role sahiptir. Zira filmin açılışı gibi, kapanışı da onunla yapılacaktır. Çünkü o, Ma’nın en vefakâr arkadaşıdır. Bundan böyle, Ma ve Guiying tarlayı sürmeyi, ekinleri taşımayı, yeni evlerini yapmayı hep onun yardımıyla üçü birlikte gerçekleştireceklerdir. Ma, ona şefkatle bakıp, onu özenle beslemektedir. Filmin sonunda da Ma, zaten onu çok anlamlı sözlerle özgür bırakacaktır. Ayrıca filmin son yıkım sahnesi, bırakıldıktan sonra yine geri gelen bu vefakâr ve cefakâr eşeğin gözünden, öznel-kamera şeklindeki bir anlatım odağından verilecektir. Köylerdeki bu alın teri, göz nuru döküp, aylarca uğraşılarak yapılan toprak evleri ve bu evlerde yaşanan güzellikleri, şehirleşme adına birkaç dakikada buldozerle yıkımının aslında nasıl bir “eşeklik” olduğunu ifade etmek için orada olacaktır. Film; hem alegorik, hem de reel bir absürtlük olarak, bu doğayla iç içe, kendine yeterli örnek yaşamların toza, toprağa karıştırıp, yok edilmesinin hüznünü bu cefakâr eşeğin gözünden seyirciye aktaracaktır. Bu nedenle eşeğin bu açılış planındaki varlığı anlık, rastgele bir alegori değildir. Tersine, cefakâr eşek, hikâyenin başında, içinde ve sonunda hem dramatik (eylemsel) hem de fikirsel olarak önemli karakterlerden birisi olacaktır.

Ayrıca ailelerin yemekte toplandığı ilk sahnesinde, Guiying ailesi tarafından dışarıya, bahçeye gönderildiğinde Ma’nın eşeği ile ilgili şefkatli ve özenli ilişkisini gördüğü için, Ma ile evlenmeyi istediğini belirtecektir. Guiying, hayvanlara karşı, yani bir başka canlıya karşı bu şekilde özenli ve şefkatli davranan birisinin, her ne olursa olsun kendisine de sevgi ve şefkatle davranacağını o gün düşündüğünü daha sonra Ma’ya söyleyecektir.

Nitekim Ma, Guiying ve bu cefakâr eşeğin üçünün bir arada bulunduğu filmdeki ilk sahnenin mizanseni ve plan kompozisyonu da dikkatlice seçilmiş bir kamera açısıyla alan derinliği oluşturarak gerçekleştirilmiştir. Ailelerin toplandığı ve evlilik anlaşması yaptığı ortamı fazla önemsemediği belli olan kamera, bu gürültülü iç-mekânı terk ederek dışarı çıkar. Aileler içeride bu evlilikte karar verici olmuşlardır, ama onlar artık hem kadrajın dışında kalmışlardır, hem de hikâyenin gelişimi üzerinde bundan böyle hiçbir rolleri olmayacaktır. Bu masalda anlatılacak olan hikâyenin kahramanları ve olayların anlatıcıları artık bu hesapçı aileler değildir. Kamera dışarıya, bahçeye çıkar. Masalın üç kahramanı, Guiying, Ma ve eşek aynı kadrajda, iç ve dış-mekânın iç içe geçtiği bir mizansende ilk kez buluşur. Bu buluşma, Orson Welles’in Citizen Kane filminin başındaki, ünlü sahnesini çağrıştıran özenli bir mizansenle alan-derinliği oluşturan bir plan-sekans olarak gerçekleştirilir. Ma, kendi odasının içindedir; Guiying ve eşek ise bahçede yağan karın altındadır. Ancak çekim açısı, kadraj ve plan kompozisyonu masalın üç kahramanını da aynı netlikle, aynı dünyada buluşturacak şekilde özenle seçilir. Kamera da Ma’nın odasının içindedir; kadrajın sağ iç-mekânındaki aynadan yansıyan görüntüde Ma tek başına oturmuş, sessizce yemeğini yemektedir. Kapının oluşturduğu ikinci bir çerçeveden bahçe net bir şekilde görülmektedir. Guiying, başını kaldırır ve Ma’nın bulunduğu yöne bakar. Guiying Ma’yı göremez, ama orada olduğunu hisseder. Ma da Guiying’i göremez ama o da hisseder. Biz de, seyirci olarak hem bahçedeki Guiying’i hem de içerdeki Ma’yı görürüz. Seyircinin kamera açısıyla (kamera-göz) özdeşleşmiş bakışı, bu üç masal kahramanını da aynı perspektifte birleştirir. Zira bu sahnenin fikri bellidir. Bu iç-mekânla dış-mekânın iç içe olduğu çekim açısında ve yine çerçeve içinde çerçeveyle oluşturulan bu plan kompozisyonunda, Ma, ahırın içinde, ön planda yalnızdır. Guiying ve eşek ise dışarda, bahçede, alan derinliğinde, birbirlerinden ayrıksı bir biçimde görünürler. Ama kameranın çekim açısında ve seyircinin bakışında onların üçü de artık aynı kurgusal evrende eşzamanlı olarak bir aradadırlar. Bu üç canlının yaşamı, bu sahnede, iç ve dış-mekân, ön ve arka-plan olarak ayrıksı görünse de, artık onlar aynı hikâyede bir araya gelmişlerdir. Aralarında henüz mesafe olsa da, artık onların yolları bu masalda kesişmiştir. Bu iki insan ve bir eşek birbirleriyle karşılaşmış, aynı kadrajda, aynı plan-sekansta kaderleri yeni bir yaşamı kurma serüveninde birbirlerine bağlanmıştır. Bundan böyle, bu masalın eyleyen kahramanları ve gelişen olayların anlatıcıları bizzat kendileri olacaktır. Onları başlarından def etmek isteyen, hesapçı aileler değil…

Film, bu karşılaşmadan sonra, bu iki mağdur ve marjinal insanın birbirlerini tanımalarını, birbirlerini korumalarını, sevmelerini ve onların birlikte mutlu olacakları yeni bir yaşamı kendi emekleriyle kendi toprakları üzerinde kurma mücadelelerinde yol alışlarını anlatacaktır.

Metin Gönen