Gezi Ruhu Bu Çılgın Toprakların Adaletidir

Tek tip yaşamlar içinde uygun adımlarla yürümekten, katliamlardan, darbelerden, dini-etnik baskılardan, devletin yasal şiddetinden, savaşlardan, faili meçhullerden, otoriter-keyfi yönetimlerden, yolsuzluklardan, buyurgan söylemlerden, bölüp parçalayan despotik iktidar hırslarından bıkmış ve yorgun düşmüş bu ülkenin çileli tarihinin açıkça gösterdiği bir şey var. Aidiyet ve kimlik çatışmalarının nefret söylemi, darbe sevdalılarının militarizmi, ihale oligarşisinin yağmacılığı, medyanın gönüllü kulluğu ve her türlü iktidar savaşlarının intikamcı hukuku, artık hiçbir şekilde bu topraklarda adil, eşit, özgür ve mutlu ortak-yaşamlar yaratamazlar.

Bu güzel ve çılgın topraklarda, gerçek bir demokrasiyi, herkes için geçerli olan evrensel adaleti ve tüm toplumun özlediği kalıcı bir barışı, kamusal alanda beklenmedik bir biçimde ortaya çıkan Gezi dayanışmasının yarattığı eşitlikçi ve özgürlükçü kolektif öznellik gerçekleştirecektir.

Yani…

Gezi’nin tüm yurttaşların eşitliği ve özgürlüğü temelinde yarattığı demokratik-politik öznellik, evrensel dayanışma ve vicdan duygusuyla oluşturduğu ortak-insanlık ruhu ve hiç bir otoriteye ihtiyaç duymaksızın kendi yaşamını sahiplenen sivil toplum uyanışının temelindeki ortak-yaşam arzusu, bu topraklarda özlenen demokrasiyi, barışı ve adaleti gerçekleştirmenin mümkün olduğunu göstermektedir.

Çünkü…

Üzerine ölü toprağı serpilmiş, kamusal alanları gasp edilmiş, üniversiteleri emir komuta zinciri içerisinde kışlalara çevrilmiş, basını, bürokrasisi,  hukuku ve ruhu gönüllü kulluklar ile şekillendirilmiş bir durumdayken; Gezi’nin kolektif öznelliğiyle birlikte bu kabına sığmayan genç toplum, insanlık onuru, demokrasi ve adalet adına ilk kez kitlesel bir dayanışmayla “hayır” diyerek kendi kaderini eline aldı.

Bu nedenle…

Gezi dayanışmasının oluşturduğu bu ortak-insanlık ruhu; bu çileli topraklarda herkese açık olan özgür, eşit ve adil bir toplum öznelliği yaratma sürecinde bir milattır.

Çünkü…

Gezi’de yaratılan bu dayanışmacı ruh; insanların kendi yaşamlarının öznesi olma yolunda, adilane bir demokratik sivil toplum yaratma sürecini ilk kez başlatan bir öznel-politik özgürleşmedir.

Gezi özgürleşmesi; her türlü çıkar birliği, iktidar yandaşlığı ve gönüllü kulluk dışında, sivil toplumun kendi öznel gücünün, inancının, fikirlerinin bağımsız temelleri üzerine herkes için eşitliği, özgürlüğü, barışı ve adaleti istemenin evrensel fikridir.

Bu demektir ki…

Beklenmedik bir şekilde kamusal alanda ortaya çıkan bir kolektif dayanışmayla oluşan Gezi öznelliği’nin evrenselliğiyle birlikte tüm ülkede barış içinde demokratik ortak-yaşamlar oluşturma süreci daha yeni başlamıştır.

İşte…

Bu nedenle…

Gezinin dayanışmacı öznelliği, bu güzel ve çılgın toprakların evrensel adaletidir.

Bu anlamda…

Gezi adaleti, her daim duyumsanması ve sadık kalınması gereken demokrasinin özgürlükçü ve eşitlikçi ruhudur.

Yani…

Gezi ruhu; eşitlikçi, özgürlükçü, barışçı, dayanışmacı, adil bir ortak-insanlık öznelliğidir.

Bu nedenle…

Gezi’nin dayanışmacı öznelliği, bu çılgın topraklardaki çoğulcu ortak-yaşamların güvencesidir.

Demokrasinin garantisi olan eşit ve özgür bir yurttaşlık tutumunu ifade eden Gezi ruhuyla birlikte; bu topraklarda umudun, sevincin ve barış içindeki bir ortak-yaşam olasılığının ilk kez herkes için mümkün olduğunu gösteren bir öznel süreç başlamıştır.

21.Yüzyıl, işte bu duyumsama, tasarımlama ve düşünme biçimlerinde gerçekleşen özgürleşmelerle oluşan dayanışmacı kolektif öznellikle, bu özlenen ortak-insanlığın ve bu umut edilen çoğulcu ortak-yaşamların, evrensel adalet duygusuyla bu güzel ve çılgın topraklar üzerinde yaratılmasının zamanı olacaktır…

Bu çılgın topraklar, tek tip bir modelin cenderesinde, pragmatik bir yaşam yoksulluğunun ifadesi olan betonarme projelerin fikirsiz-ruhsuz varlığına doğru sürüklenen bir toplum perspektifinin çoraklığında filizlenip yeşeren bu öznel özgürleşmelerin eşitlik temelinde yarattığı ortak-yaşamların adil  ülkesi olacaktır.

Gezi dayanışmasının yarattığı özneleşme deneyimiyle, bundan böyle, eşit ve özgür bireyler temelinde oluşturulan bu çoğulcu ve adilane yurttaşlık öznelliğine sadık kalarak, mutlu bir gelecek kurmayı arzulayan bir demokratik sivil toplum fikriyle kamusal alanda söz söylemenin, düşüncelerimizi, acılarımızı ve sevinçlerimizi bir toplumda olması gereken bir kader birliği duygusu içinde paylaşabilmenin önü açılabilecektir.

Gezi dayanışmasının özgürlük, eşitlik temelinde yarattığı bu özneleşme hakikatine ve bu yaşanan toplumsal deneyiminin öznel ölümsüzlüğüne sadık kaldığımız (dinsel, mezhepsel, etnik, sosyal kimliklerimiz ne olursa olsun) her türlü lokal haksızlık karşısında adalet talebiyle bu kolektif-politik öznelliği evrensel bir tarzda aktüalize edebildiğimiz sürece, bu topraklarda artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

İktidarlara gönüllü kullukların çekiciliği, totaliter baskıların ve şiddetin yıldırıcı etkisi, evrenin öncesizliğine ve sonsuzluğuna göre bir hiçtir.

İktidarlara ve heykellere tapınma ayinleri, paranın gücü, müteahhit oligarşisinin ihale hevesleri ve yasal devlet şiddeti üzerine kurulan ruhsuz-fikirsiz betonarme toplum modelleri ölümlüdürler.

Arap Baharı’nın gösterdiği gibi kısa sürede yıkılıp, dökülürler. Yıkılıp, döküldükçe, daha fazla betona, demire, yalana, baskıya, şiddete ve gönüllü kulluğa ihtiyaç duyarlar.

Oysa…

Adalet talebiyle yaratılan kolektif özneleşmelerin hakikati ve sınırsız yaşam gücü üzerine kurulan toplumların öznelliği ise, evrenin encesizliği ve sonsuzluğu gibidir…

Bu nedenle…

Hiçbir iktidar gücüne, demegojiye, devlet şiddetine, gönüllü kulluğa, şakşakçı medyaya, paranın saltanatına, müteahhit lobilerine, kışlalara, betonarme projelere gerek duymadan; salt bu ortak-insanlık fikrinin evrenselliğiyle, bu eşitlikçi demokratik ortak-yaşam modelinin kolektif gücüyle, bu yaratılan özgürlükçü politik öznelliğin adaletine olan sadakatin huzuruyla kendi başlarına sınırsız ve sonsuz bir şekilde var olurlar.

Yani…

Bu güzel ve çılgın topraklardaki zamanın ruhunu, adaletini, yaşamın sonsuz enerjisini ve mutlu bir gelecek fikrinin inancını oluştururlar.

Varoluşun, dur-durak bilmeyen kendine içkin devinimi gibi…

Her daim…

Gezi ruhu; bu güzel ve çılgın topraklarda, tohuma yürüyen su misali, yola koyulan bir evrensel hakikatin karşı konulmaz öznel gücüyle gerçekleşen eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, duyumsanan ortak-insanlığın ve çoğulcu ortak-yaşamların kolektif öznelliğidir.

Yani…

Palaton’un Devlet kitabında altını çizdiği gibi…

Toplumların adilane yaşamlarını belirleyen evrensel adaletin ruhudur.

Tabii ki..

Platon’un da aynı kitapta ısralar vurguladığı gibi…

Kızlı-erkekli…

Yazar: Metin GÖNEN

06 Ağustos 2013-İstanbul